Derin & Cem Fabien : Wedding Story
Derin küçükken en sevdiği şey ablasıyla yengeç avına çıkmakmış. Tabii yengeç avı deyince aklınıza Bering Denizi’ndeki buzdağlarına rağmen hayatta kalmaya çalışan denizcilerin çıktığı vahşi yengeç avı gibi bir şey gelmesin. Bu sadece ablasının Derin’e yüzmeyi öğretmek ve denizi sevdirmek için oynadığı küçük bir oyunmuş. Çünkü Derin çok küçükken anaokulundaki öğretmeninin anlattığı “Canavar Yengeç Bartalyan’dan çok etkilenmiş. Nasıl da kötülerin kötüsü bir yengeçmiş bu ve nasıl da acımasızmış! Damak tadı da berbatmış ayrıca: deniz deki her şeyi midesine indiriyormuş… İşte bu berbat canavar yüzünden Derin denize girmeye korkar olmuş. E haksız da sayılmazmış hani. Sonraları ablası duruma el atmış ve annesinin şefkatli bakışlarını arkasına alıp:
- “Hadi bakalım Derin” demiş.
- “Bartalyan’a ve askerlerine hadlerini bildirmenin
zamanı geldi!”
Zavallı ablası o andan itibaren her yaz Derin’den
önce denize girer, etrafı kolaçan eden bakışlar atar, baktı Derin ‘den ses yok biraz daha
ilerde Bartalyan’ın askerleriyle savaşır, kendini denize batıra çıkara adeta bir tiyatro
oynarmış. Ablası tüm bu tiyatroyu yazıp oynarken Derin’de
meraklı ve tedirgin bakışlarla O’nu izlermiş, taaki ablası kafasını sudan çıkarıp başparmağıyla “tamam”
işareti
yapana kadar. Derin işareti görür görmez sevinçle suya atarmış kendini. Ablası olduğu sürece sorun yokmuş. Güvendeymiş yani
-"Come on Derin, it's time to cut him down to size!"
After that moment, her poor sister had began to swimming before Derin, she was taking a look around like she is watching, if still no move from Derin her sister was making herself like fighting with Bartalyan's soldiers by making herself looking like drowning in water. She was acting like a movie star, in fact:) While her sister acting this scene Derin was watching her with wondering eyes until she saw her sister's OK sign. When Derin saw the sign she was jumping into sea joyfully. It was no matter as long as she was with her sister, she was in safe.
1989 senesinin Mayıs ayında Derin’e yine yazlığın yolları görünmüş ama bu sefer ablası yokmuş yanlarında, annesi ile beraber gideceklermiş çünkü çok çalışması gerekiyormuş ablasının. Ne kadar dil dökse, ağlasa, yalvarsa da ablasını getirtmeyi başaramamış. Günler öncesinden denizle ilgili kâbuslar görmeye başlamış. Rüyalarında tam denize girecekken Bartalyan’ın
kendisini yakaladığını görüp çığlık çığlığa uyanıyormuş. Ama korkunun ecele faydası yokmuş tabii. Annesi ile beraber yola çıkmışlar. Ertesi sabah sahildelermiş. Derin simidini takmış denize bakıyormuş. İçinden bir ses girmemesini söylüyor diğer yandan başarabilirim diye düşünüyormuş. O gün
simidini bile ıslatmadan eve geri dönmüş. Ertesi sabah umutlarını yitirmiş, içindeki korkunun gölgesi büyümüş ve üzgün bir halde deniz kenarına gitmiş. “Bartalyannnn….” diye geçirmiş içinden, “senden nefret ediyorummmmm…” Hırsından gözünden bir damla yaş gelmiş. O anda iskelenin yan tarafında kendisine bakmakta
olan çocuğu fark etmiş. Önce oralı olmamış, çocuğun bakışını tekrar hissettiğinde ise göz ucuyla şöyle bir bakıp hemen kafasını çevirmiş. Bi dakika bi dakika! 2/c’deki Cem değil miymiş bu… Yerdeki midye kabuğunu almak için eğiliyormuş gibi yapıııp hop bakıvermiş çaktırmadan yine. “Evet, evet Cem bu, hiiiii,
mahvoldum, şimdi okuldaki herkese beni gördüğünü söyleyecek, denize girmeye korkuyor diyecek,
bittim ben” Oysa bu orta boylu, hafif tombul, gözlüklü çocuk uzun zamandır oradaymış, Derin’i izliyormuş; Bartalyan ‘dan ve daha birçok şeyden haberi varmış ve aslına bakarsanız hiçbirini kimseyle paylaşmaya niyeti yokmuş. Geçen yaz mesela; Derin kumsalda annesiyle kale
yaparken bir dalga kovasını küreğini alıp götürmüş. Cem Derin’e görünmeden suya atlamış, kovayla küreği kaptığı gibi getirmiş, ama bir türlü vermeye cesaret edememiş, Derin’in annesinin şezlongunun yanına bırakmış. Derin şezlonga gelipte, gittiğini düşündüğü kovasıyla küreğini oracıkta görünce dehşete kapılmış adeta: Kesin Bartalyan’ın işi bu diye düşünmüş.. Zavallı Cem’se plajın biraz ilerisindeki dondurmacının tezgahında durmuş şaşkınlıkla Derin’i izliyor, kovaları gördüğünde neden denize doğru koşup bağırdığını anlamaya çalışıyormuş. Ondan
evvelki sene de benzer bir durum yaşanmış; O yaz Derin ticarete atılmaya karar vermiş, ablasının da yardımıyla evlerinin önüne, bir limonata standı kurmuş. İlk zamanlar pek iş yapamıyormuş doğrusu, çok üzüyormuş bu durum onu. Ama birkaç gün son sanki sihirli bir el değmiş gibi bütün limonataları satmış. Derin bunu ticaretteki yeteneğine bağlıyormuş ama aslında işin sırrı eğer limonataları almazlarsa diye Cem’in diğer çocukların kulaklarına söylediklerindeymiş.
Bir gün Cem çok hastalanmış. Ağır bir gribe yakalanmışmış. Doktorlar annesine yataktan hiç çıkmamasını, iğnelerini olmasını, ilaçlarını içmesini ve bol bol C vitamini alıp dinlenmesi gerektiğini söylemişler. Cem’in ateşi ara sıra o kadar yükseliyormuş ki sayıklıyormuş adeta. Bir sabah evlerinin önünde ağlayan bir kızın incecik sesini ve erkek çocuklarının hoyrat gülüşmelerini duymuş. Yoksa bu
Derin’in sesi mi diye düşünmüş. Adeta sürüne sürüne yataktan çıkıp cama yönelmiş. Bir de bakmış ki Selim Derin’in can simidini patlatmış kıs kıs gülüyor, Yiğit’se Derin'in bir anlık boşluğundan faydalanıp kaptığı dondurmasını iştahla yiyormuş. Derin ağlamaya başlamış, o kadar yalnız ve üzgün hissetmiş ki o an kendini, gözyaşları sicim gibi akıyormuş adeta. Cem’se çaresizlik içinde camdan olanları
izliyormuş. Ateşler içinde yanıyormuş, sonra bir an için Derin’le göz göze gelmişler. Cem ilk defa utangaçlığını yenip Derin’in gözlerine bakmış. Zamanın durduğunu düşündüğü o andan sonra tek hatırladığı şey patlattığı can simidini Selim’e giydirmesi, dondurmayı ise Yiğit’in elinden alıp kafasına şapka gibi bir güzel yerleştirmesiymiş. Çocuklar bir anda neye uğradıklarını şaşırmış, ağlayarak uzaklaşmışlar oradan. Ne var ki zavallı Cem'in hastalıktan zayıf
düşmüş bünyesi daha fazla dayanamamış ve oracıkta düşüp bayılmış. Derin’se şaşkınlıktan donup kalmış, yıllardır bir kerecik bile konuşmadığı bu çocuğun kendisi için yaptıklarına inanamıyormuş. Koşa koşa eve gidip annesine haber vermiş, apar topar hastaneye gitmişler. Doktorlar Cem’in yüksek ateş ve yorgunluk yüzünden hafif bir baygınlık geçirdiğini söylemişler, korkacak bir şey yok küçük hanım demiş doktor Derin’in faltaşı gibi açılmış gözlerine bakarak. Cem ilaçlarında etkisiyle güzel bir uykuya dalmış. Birkaç saat sonra gözlerini hafifçe aralamış , hemen sağında annesi onun yanında da Derin duruyormuş! Rüyada mıymış yoksa! Gözlerini biraz daha açınca Derin’in ona
gülümsediğini farketmiş, Teşekkür ederim demiş kulağına fısıldayarak.
One day Cem hald felt so sick, he had catched flu. Doctors told her mother to keep him warm, stayed in bed and take his medicines. He was feeling really bad. One morning, he heard a girl's voice mewling and the boys were laughing. He thought -Is that Derin's voice?- barely walked to the window side. When he looked out of the window he saw Selim smiling because he punctured Derin's swimming ring and Yiğit was eating Derin's ice cream ! Derin was crying; She had never felt herself lonely and upset untill now. Cem was watching everything from the window side. He was burning because of high temperature at the same time. Then, just for a tiny moment he had have her eye. For the first time he directly looked in to her eyes unblushingly. After that precious moment, Cem was remembering how he dressed swimming ring to Selim and how forced-feed Yigit to eat her ice cream. The kids had began to cry while they ran away. However Cem's weak body couldn't take all and lost his consciousness. On the other hand Derin had completely suprised, couldn't believe what this strange boy did for her as well as they had never talked before! She had gone to home immediately, told her mother and they had gone to hospital to see him. Doctors had told them Cem fainted because of his high temperature. After a few hours later Cem opened his eyes and saw Derin sitting next to her mother. Was this a dream? When he opened his eyes little bit more he realised that Derin was smiling and whispiring to him: thank you!
One day Cem hald felt so sick, he had catched flu. Doctors told her mother to keep him warm, stayed in bed and take his medicines. He was feeling really bad. One morning, he heard a girl's voice mewling and the boys were laughing. He thought -Is that Derin's voice?- barely walked to the window side. When he looked out of the window he saw Selim smiling because he punctured Derin's swimming ring and Yiğit was eating Derin's ice cream ! Derin was crying; She had never felt herself lonely and upset untill now. Cem was watching everything from the window side. He was burning because of high temperature at the same time. Then, just for a tiny moment he had have her eye. For the first time he directly looked in to her eyes unblushingly. After that precious moment, Cem was remembering how he dressed swimming ring to Selim and how forced-feed Yigit to eat her ice cream. The kids had began to cry while they ran away. However Cem's weak body couldn't take all and lost his consciousness. On the other hand Derin had completely suprised, couldn't believe what this strange boy did for her as well as they had never talked before! She had gone to home immediately, told her mother and they had gone to hospital to see him. Doctors had told them Cem fainted because of his high temperature. After a few hours later Cem opened his eyes and saw Derin sitting next to her mother. Was this a dream? When he opened his eyes little bit more he realised that Derin was smiling and whispiring to him: thank you!
İşte böyle başlamış. Derin ve Cem hiç kopmamış birbirinden. Acıyı ve güzeli, iyiyi ve yanlışı beraber öğrenmişler. Bir gün büyüyüp evlendiklerinde birbirlerine söz vermişler: kalbimdeki çocuk sana emanettir diye… Gökten 3 elma düşmüş. Biri Derin’in biri Cem’in biri Bartalyan’ın başına.
This is how began everything. Derin and Cem never split up. They learnt everything together. When they grow up and get married they promised each other : -I'm trusting you with the kid in my heart. 3 apples fall from the sky, one for Derin, one for Cem, one for Bartalyan:)
Ömür boyu mutluluklar Derin ve Cem`e:))
YanıtlaSilcanım semii! teşekkür ediyorlar muhtemelen :) öperim!
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilMerhaba Tuğçe; çok teşekkür ederim! Çok sevindim beğenmene, dikiş makinesinden ben de çok korkardım ne yalan söyliyim ama zamanla alıştık birbirimize :) senin için de böyle olur belki! denemekten asla vazgeçme olur mu! sevgilerimle!
YanıtlaSil